Sosyal medya ile ilgilenmeye başladığım yıllarda bir makale okumuştum.
Makalenin Ana Fikri Şuydu: Bugünün gazetesi; yarının kese kağıdı…
Maksat geleneksel medyaya kara çalmak değil. Aksine elektronik ortamlarda yaratılan ve paylaşılan verilerin taşıdığı önemdi.
İnternetin neredeyse tüm kullanıcılarına fırsat eşitliği sunduğu için diğer mecralara göre daha demokratik olduğu yadsınamaz. Dünya coğrafyalarında teknolojik penetrasyon arttıkça; buna bağlı olarak sanal ortamda ekonomik ve sınıfsal eşitlik gelişiyor.
Örneğin sanal ortamda bir işçi patronundan daha popüler yada daha ünlü hale gelebiliyor.
Çalıştığı şirketin sitesine günde 50 ziyaretçi uğrarken, o blogunda 10.000’lere iletişim kurabiliyor.
Bunun gibi örnekler çoğaltılabilir. Bir çoğumuz hayatımıza dair ne varsa düzenli ve istikrarlı bir şekilde sosyal ağ siteleri aracılığıyla paylaşır hale geldik.
Gün geçtikçe; bilgiyi ve mesajı takip eden sistemden sıyrılıp onu üreten ve çoğul bir şekilde türeten sisteme entegre oluyoruz. Bu gelenek üçüncü bin yılın eseri olacak.
Peki sırada ne var ?
Tekellerden ve ağa babalarından uzak internet yarın birgün bize web tabanlı işletim sistemlerini sunduğu zaman bizi neler bekliyor olacak ? İşte bunu kestiremiyoruz.
Üretip türettiklerimizin ötesindeki tüm davranış biçimlerimizin depolanması ve saklanması bizim değil de, bir başkasının boyunduruğu altına geçerse, internetin tekellerini yaratmış olur muyuz ?
Bekleyip göreceğiz.
Bir yanıt yazın