2010 Blog Ödülleri ve Eleştirileri

Girizgah

Sabahın erken saatlerinde Utopic Farm ekibi olarak GoKart etkinliğinde bulunduğumuz için bu yıl blog ödüllerine biraz geç gittim. Halbuki bundan bir sene önce kişisel bloglar kategori birincisi olarak koştura koştura girmiştim salona. Uzun lafın kısası; geç gittiğim için yalnızca ödül törenine katıldım.

İşin aslı, bu sene dereceye giren blog yazarları içerisinde sadece İş Dünyası Kategorisi yarışmacılarından Ömer Ekinci, İpek Aral Kişioğlu ve Afşın Avcı’yı tanıyordum. Zaten birincilik ikincilik ve üçüncülük de yazdığım sırayla onlara gitti. Bunların dışında ise aklımda kalan iki şey var. Moda Blogları kategorisi üçlüsü ve günün en baba ödülünü alırken sahneye kızıyla çıkan babaolmak.com. Bu arada; kendilerini tanımıyorum ama, Moda Blogları kategorisinde ödül alan hatunlar, yarıştıkları kategorinin hakkını verircesine etrafa fena neşe saçtılar.

.

Blog Ödülleri

Gelelim tartışılan konulara. Elbette gündem halk oylaması ve ilk beşe girerek juri önüne çıkan blogların bunu ne kadar hak ettiğiydi. Onun dışında PozitifTV‘nin yayınına kast eden Vodafone 3G servisi yüzünden Friendfeed’de dönen dedikodular da kulağımıza geliyordu. Blog ve ödül demişken, Uğur Özmen Hocam ile sohbet ederken bana söylediği şu sözleri sizlerle paylaşmak isterim. “Dünyanın hiç bir saygın ödülü halk oylaması ile verilmez” Şüphesiz burada mevzu niceliğin niteliğin ötesine geçmesi. Hocamın bahsettiği de bu. Bunu geçen sene sadece halk oylaması ile ödül kazanmış bir blogger olmama rağmen ben de destekliyorum. Örneğin, bu sene de bir çok insanın favori göstermesine rağmen Meşgul Sinyali blogumuz halk oylamasını geçemedi. Oysa ki, özgün içeriğin desteklendiği böyle bir platformda, juri en azından halk oylamasından önce devreye girmeli.

Juri dediğin nedir ki? Demeyin. Konu juri olduğu zaman da nitelik ile niceliği dengelemek gerekli. Yani; teknik açıdan bir blogu değerlendirmenin ve ödüle layık görmenin yanı sıra, bir blogu niteliği açısından da değerlendirebilecek bir kadro oluşturulmalı. Bu da her kategorinin farklı juriler tarafından değerlendirilmesi anlamına gelmektedir. Uğur Hoca ile sohbet ederken; kendisi de bu konuya değinerek, aslında BÖ! ekibi tarafından işin bu şekilde oluşması için çok emek harcandığını ama hiç de kolay olmayan bu sürecin malesef tamamlanamadığını söyledi. Umarım bundan sonraki yıllarda gerek Eray Endeş ve ekibi, gerek üstadlar, gerekse bizler kafa kafaya vererek bu işin nasıl daha ileriye taşınabileceği tartışırız.

Blog vs Blogger

Gelelim benim aklıma takılan bir diğer soruya. Blog Ödülleri mi? Blogger Ödülleri mi? Daha önce bir XING buluşmasında Volkan Ekiz‘le karşılaştığımızda da, ayak üstü sohbetimiz esnasında paylaşmıştım bu görüşümü. Ödül bloga mı verilmeli, bloggera mı ?  Geçen sene ödülü Yiğit mi aldı? yicit.com mu aldı? gibi sorular silsilesi devam edebilir. Aslında burada konu mecraları mı ödüllendiriyoruz, yoksa yazarları mı ? Onu ortaya koyabilmekte. Hatta ben bunu söylediğimde Volkan Ekiz de bana, artık micro-blogging ödüllerin bile düşünülmesi lazım demişti. Çok doğru !

İnsanlar artık tek bir mecrada yayın yapmıyor, üretilen içerik tek bir kaynak ile sınırlı değil, örneğin kendimi ele alacak olursam, yicit.com, bibakarmisiniz.com, stilyasam.com, eldevariki.com, mesgulsinyali.com gibi birden fazla blogda farklı konularda yazıyorum.Eskiden her konuyu kişisel blogumda yazardım. Bu anlamda yazarlık yaptığım bloglardan bir tanesinin bile ödül almış olması beni zaten ihya eden bir durum gibi gözükse de; bunlar içerisinden sadece bir tanesi benim baş yapıtım, o ödül almamış olunca ben de aslında ödül almamış oluyorum sanki? Keza bugün İpek Aral Kişioğlu da benzer bir durum yaşadı. Kendi blogu ikinci oldu ama, birinci ve üçüncü olan bloglarda da yazıları mevcut.

Aslında belirli bir süre sonunda bu konuda da belki bir çalışma yapılması ön görülebilir. O noktada da işin içine bir bloggerın ne kadar sık yazdığı, hangi konularda yazdığı, hangi bloglara yazı yazdığı, sosyal medyayı nasıl ele aldığı, blogların teknik yeterlilikleri, blog yazılarının hedef kitleye ulaşım biçimleri vesaire gibi bir çok etken işin içine girecektir. Zor iş vesselam! Düşünmek, üretmek, bu yolda şunca kelamı etmemize neden olan insanlara teşekkür ederek geleceği üretmek gerek.

Kazananların tam listesi için tıklayın.

Comments (2)

  • ilkersays:

    25 Mayıs 2012 at 07:39

    Merhaba,
    “Dünyanın hiç bir saygın ödülü halk oylaması ile verilmez”

    üzerine kitap yazarım 🙂 hatta seri çıkartırım.Bu ne bohem bu ne mesnetsiz bir cümledir. Bu söz bir klişedir ve statüko zihnin ürünüdür. Sırça köşklerinde yaşayan entellektüel olduğu iddia edilen öğretim sahibi bireylerin fikirlerine benzemektedir. Hani solcuların halka rağmen halk için söyleminin sanat versiyonudur.

    Basmakalıp ve sığ bir yaklaşımdır. Sanat kim içindir ? Kim neyi nasıl değerlendirir? saygınlık nedir ? Bir ödül doğası gereği saygın olabilir mi ? Ödülün olması için bir yarışma gerekir. Yarışmanın olduüu yerde kapital vardır. Kapitalizmin olduğu bir yerde etikten söz edemeyiz. v.s v.s diye sonsuza kadar devam eder…

    Ben webde, sosyal medyada bribirlerini pohpohlayan bir grup insandan başka bir şey görmüyorum. Hep benzer işler ve AYNI kişiler . O kadar iç bunaltıcı bir durum ki. O şen kahkahalarınızın olduğu fotoğrafa 2 türlü bakabilirm . Çirkin bakarım çirkin görürüm güzel bakarım güzel görürüm. Bence güzelsiniz 🙂 .

    Yazı konusunda çok yetenekli değilim ama inşallah bir gün tanışırız hoş sohbet ederiz. Belki birbirimiz tanır ve anlarız. Size rağmen sizin için yazdım 🙂 . Sürç-i lisan ettimse affola sizi kırmak istemem kusuruma bakmayın

    Teşekkürler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Press ESC to close