Belki 2012 yılı takvimlerin sonu olmayacak. Ama tarihsel süreç içerisinde değerlendirlidiğinde, sonun başlangıcı olarak anılacak.
İleriye doğru baktığımızda, 1929’daki büyük buhrandan bu yana ciddi bir sorun yaşamayan dünya ülkelerinin çıkmazda olduğunu görüyoruz. Yunanistan, İspanya, Portekiz, İtalya derken Avrupa’nın içine düştüğü durum, diğer yanda ABD’nin bütçe açığı; uzak doğu ve Asya’da yaşanılan çevre krizleri ve Ortadoğu’da süregelen iç savaş derken, sistem işlevsiz hale geliyor.
Kapitalizmin sürdürülebilir olup olmadığı halen bir bilinmez ama benim şahsi kanım da sürdürülebilirliğin çatırdadığı yönünde. En azından Neo-Liberal politikalar dünya küçüldükçe dara düşüyor. Yeni pazar yaratma imkanları da azalıyor. Asya doygun, Afrika verimsiz, Ortadoğu ise itaatsiz.
Bu noktada elimizde kalan en kuvvetli unsur ise ağ ekonomisi. Ekonomik sürdürülebilirlik için görünen o ki çıkış bilgi ve inovasyon araçlarında. Bu açıdan baktığımızda gelecek kapitalizmin dinamiklerinin aksine; rekabeti değil işbirliğini, tahakkümü değil paylaşımı işaret ediyor.
Bu noktada elektronik ağ altyapısı büyük önem kazanıyor. Bu yüzden hükümetler bu ağı kontrol altına alabilmek için icatlar üretiyor. Çünkü sosyal ağların şekillendirdiği üretim, yönetim ve iletişim biçimleri yakın gelecekte nelerin ayakta kalacağına, nelerin yerle bir olacağına delalet etmekte. Yani demem o ki, bu hadise, sosyal medya şöyle önemli, böyle vahim kelamlarından çok daha ileride bir noktayı işaret ediyor.
Bu dönem Yeditepe Üniversitesi’nde, Bilgi ve Inovasyon Yönetimi MBA Programı dahilinde verdiğim “İşletme 2.0 Bilgi Yönetimi ve Kolektif Zeka Araçları” dersini de bu perspektif ile ele alacağız. Meraklılara duyurulur.
Bir yanıt yazın