Eylül geldi…
Bazı çevrelerin beklediğinin aksine, sabote edilen “1 Eylül Dünya Barış Günü” kutlamaları dışında -süregelen diğer toplumsal olayları saymazsak tabi- henüz yurt çapında bir infial gerçekleşmiş değil. Sanıyorum, kapıda bekleyen Suriye savaşı ve dalgalı “bulutlu” döviz kurunun bunda etkisi büyük.
Velhasıl, statlarımızda durum farklı..
“Tribünlerden siyaseti uzak tutma” siyaseti tüm hızıyla devam ediyor. Son günlerde, çArşı’nın Gezi sürecinde aldığı tavrın karşıtlığına bürünerek maddi/manevi çıkar üretmeye çalışan bir çok oluşum duyuyoruz. Bunlardan en çok ses getireni ve şüphesiz en destekleneni “siyaseti evinde yap, burda herşey traş, tek gerçek Beşiktaş” diyen 1453 Kartalları. Bu söylem size darbe dönemlerinden tanıdık geliyordur herhalde..
Yine de ben bu oluşumun çok masumane bir tavır olduğunu ümit ediyorum. Kimseyi zan altında bırakmak istemem. Velhasıl, tribünde siyaset istemeyen bir güruh varsa, onlara ilk olarak şu soruyu sormak gerekir:
- Bu tavrı bir sancak altında toplanmak yerine, tribünü kutuplaştırma emaresi göstermeyecek bir şekilde yapmak mümkün değil miydi?
- Tribünde siyaset istememek de aslen siyasi bir tavır değil midir?
Ve en önemli soru.. Zaten yurt sathında herkesin ötekileştirildiği ve kutuplara itildiği bir atmosferde, birlik beraberlik ve kardeşliği ile bugünlere kadar gelebilmiş çArşı içinde buna ne gerek var?
Tribün her zaman için bünyesinde bir çok farklı görüşü aynı bayrak altında toplamış, kendi içinde savaşını vermiş ve kazanan her daim çArşı’nın önderliğinde, Beşiktaş olmuştur. Bu gerçek 30 yılı aşan ve uğruna canlar verilen bir öğreti değil mi?
Ben içinde bulunduğumuz durumun, mevcut siyasi konjonktürde, bazı çevrelerin yaratmak isteyeceği manipülatif haraketlere çok açık olduğunu düşünüyorum. Çünkü siyasi erkin, toplumun en kılcal damarlarında dahi nüfus etme eğiliminin ne kadar agresifleştiğini görüyoruz.
Bugün başbakan bile, kendisi ile ilgili bir belgeselde, tuttuğu takım sorulduğunda; “son olaylar bizi soğuttu” diyebiliyorsa kimse kimseyi “tribünde siyaset istemiyoruz” söylemi ile yermeye çalışmasın.
Ben inanıyorum ki Beşiktaş’a gönül veren taraftar eğer bir yol seçecekse kendisine en “yakışan” yolu seçecektir. Ve siyaset, “insanın” olduğu her yerde olmaya devam edecektir.
İyi gününde, kötü gününde, sapına kadar.
Bir yanıt yazın