ChatGpt için internetin keşfi kadar önemli bir teknoloji demiştim.
Bu minvalde Vision Pro’yu da iPhone’un keşfi gibi görebiliriz.
Çünkü Apple’ın VR/AR dışında bir kategorizasyon yaparak “uzamsal bilgisayar” olarak isimlendirdiği bu cihazın barındırdığı özelliklere bakınca, Apple’ın oyunun kurallarını bir kez daha değiştirecek bir dönüşüme öncülük ettiğini yadsıyamıyoruz.
Şimdi, geçtiğimiz yıl Mark Zuckerberg’in META tanıtımına ve vaadlerine bakıyorum da Tim Cook resmen o iş öyle yapılmaz böyle yapılır demiş kadar oldu. Steve görse, dün akşam ile gurur duyardı. Burası da ayrı bir mesele.
Peki, Vision Pro neden başarılı olur?
Öncelikle Apple ekosistemindeki tüm cihaz ve uygulamaların çok büyük bir kullanıcısı sayısı var. Örneğin sadece iPhone 1.4 Milyar insanın cebinde geziyor. İşletim sistemlerinden tutun da kullanıcı deneyimine kadar son 15 yılda oluşan akışkanlık da cabası. Apple müşterileri cihazlar arasındaki sürtünmesizliğin sağladığı kolaylıklardan fazlasıyla memnun, bu sayede yaşadığı deneyimden de çok mutlu. Şimdi bunlara bir yenisi geliyor.
Vision Pro’nu 3500 USD gibi bir maliyetle alınabilecek olması da cabası. Çünkü bu penetrasyonu çok hızlandıracak, erişilebilir bir rakam. Malesef, bizler için aynısı geçerli değil. 1 USD ‘nin 22 TL olduğu Türkiye’de bugün piyasaya çıksa 150.000 TL + KDV’den daha düşük olacağını sanmıyorum.
Bir kez daha hoşgeldin “Digital Divide” diyoruz.
Gelecekle aramıza duvarlar örmeye devam ediyoruz.
O yüzden Vision Pro’nun penetrasyon hızınına bağlı olarak oluşacak yeni alışkanlıklar da çok şeyi kökten değiştirecek. Şahsen, iletişim biçimleri, içerik tüketim şekilleri, satın alma davranışları başta olmak üzere gündelik çoğu alışkanlığı değiştireceğini düşünüyorum. Hatta endüstrileri ve farklı kültürleri de birbiri ile yakınsayacağı kanısındayım.
Şimdiye kadar gördüklerimizden çok daha farklı bir dönüşüm etkisi yaratacak Vision Pro.
Çünkü sunduğu çözümler teknoloji odaklı değil, deneyim odaklı.
Bakmayın bugün gördüğümüz o kocaman gözlüğe, kafamızda taşıyacağımız ağırlığa veya arkaya uzanan şarj kablosuna. Bana kalırsa, 2030’larda nano-teknoloji ve nöro-bilimdeki ivmelenme ve transhumanizm alanındaki çalışmaların da etkisi ile bu koca gözlüğün önce güneş gözlüklerine, sonra lenslere hatta gözümüz- kulağımızla beynimiz arasında veri alıp gönderebilen yapay iletkenlere, nano-çiplere evrileceğini de söylemek sanırım abartılı olmaz.
Geldi artık gelmekte olan.
Diğer bir deyiş ile: It is happening.
Bir yanıt yazın