Vicdan-i Ret

“Ya dışındasındır çemberin ya da içinde yer alacaksın ?” Bugüne kadar eğitimden politikaya, aileden sosyal çevreye kadar çok konuda yazdım. Toplum olarak umutsuzluğu ve güvensizliği içimizde beslediğimiz her yeni günle birlikte gençliğin sorunlarına, umutlarına ve planlarına farklı bir bakış açısı ile yaklaşmaya çalıştım. Üniversite,  korkular ve kaygılar derken, post modern toplumun planladığı ve sınırlarını çizdiği gençliğin bir adım önüne geçmeyi hedefledim. Bu ay da neyin düşünülmesi ve neyin tartışılması gerektiğini bize söyleyenlerden değil de, düşüncelerimizden ve sorgulama yetimizden yola çıkarak vicdan-i ret’çilerin gündemimize oturmasını istedim.

Peki, bu Vicdan-i ret ne anlamına geliyor? Vicdan-i ret; daha çok toplumdaki hiyerarşik yapılanmaya karşı bir tutum olarak gözükse de, özünde gençleri çok ilgilendiren bir meseleye yani askerliğe parmak basmakta. 18 yaş üstü olan genç erkek nüfusun hayatında karşılaştığı ve devlet tarafından zorunlu bırakıldığı, belkide hayatın ilk gerçek engeli olan askerliğe karşı bir duruş aslında…

Hayatının en verimli döneminde bir gence devlet tarafından zorunlu olarak emir alıp vermesini, silah kullanmasını öğretmenin yanlış olduğunu savunanların hikâyesi de diyebiliriz. Yaşamak için savaşmanın bir parçası olmak istemeyen, ölmeyi ve öldürmeyi reddeden, din, dil, ırk gözetmeden tüm dünyada her bireyin yaşaması gerekliliğini savunanların kavgası olan vicdan-i ret’in özünde ise ülkemizin kanayan yarası “düşünce suçu”nun bir uzantısını buluyoruz. Kısacası şiddetin sesi yerine vicdanının ve aklının sesini dinlemek isteyenlerin hikâyesini.

İlk olarak 1996 İzmir Savaş Karşıtları Derneği Başkanı Osman Murat Ülke’nin TCK m.155’deki “halkı askerlikten soğutma” suçunu işlediği gerekçesi ile Askeri Ceza Kanunu m.58’de düzenlenen “milli mukavemeti kırma” fiiline dayanılarak tutuklanması ile birlikte ülkenin siyasal gündemine “vicdani ret” kavramı girdi. Ama bu ne ilk ne de son oldu. 1996’dan bu yana birçok insan vicdanını hür kılmak için içlerindeki şiddet ve savaş karşıtlığını dile getirdikçe vicdani ret’çiler çoğaldı. Günümüzde Vicdan-i ret her ne kadar basın tarafından dillendirilmese de az da olsa kendine yer bulmakta. Bu anlamda en medyatik Vicdani retçi de Mehmet Tarhan’dır. ABD’nin Afganistan’a müdahale ettiği 2001’de, “militarizme karşı olduğunu” açıkladığı gerekçesi ile tutuklanan Tarhan, tahliyenin ardından gittiği birliğinde de askerlik yapmayı reddettiği için, Sivas Askeri Mahkemesi, tarafından hakkında ’emre itaatsizlik’ ve ’emre itaatsizlikte ısrar’dan açılan 2 davada 2’şer yıl hapse mahkûm edildi.

Türkiye’ de 1982 Anayasası’na göre askerlik vatan hizmeti içinde görülmektedir. 1982 Anayasası’nın vatan hizmeti başlıklı 72. Maddesi ise şöyledir: “Vatan hizmeti her Türk’ ün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin silahlı kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir.” Peki, dünya bu konu hakkında ne düşünüyor? Dünya kamuoyu vicdani ret’i felsefi ve ahlaki açıdan mercek altına alalı bir hayli olmuş aslında. Avrupa Birliğinde birçok ülkede vicdani ret bir hak olarak tanınmaktadır. Dünyada ise vicdani ret hukuksal, toplumsal ve felsefi açıdan tartışılmakta ve gün geçtikçe yeni ülkelerin de vicdani ret’i kabul etmesi ile yaygınlaşmaktadır.
Tüm bunlar göz önüne alındığında felsefi yönünün yanı sıra genel anlamda da düşünülünce iyi ile kötü arasında seçim yapabilme yeteneği ne ise vicdani ret de aslında odur. Bu nedenle de temel hak olarak özgür bireylerin yetişmesi için çaba harcanan toplumlarda özgür bırakılmalıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Press ESC to close