Becerileri ile nam salmış ünlü bir pazarlamacı varmış. Kapı kapı dolaşır ürün pazarlar; satışı garantilemeden oradan ayrılmazmış. Birgün; kapkara bacaları duman duman tüten bir mahalleye girmiş. Karşısına çıkan ilk evin kapısını çalmış.
Evin kadını hemen ses vermiş:
“Kim O?”
Pazarlamacı cevap vermiş:
“Yabancı değilim abla. Elimde tam senlik bir ürün var, bakmamazlık etme.”
Evin kadını meraklanmış. Heyecanla açmış kapıyı. Karşısında bizim üstad; elinde ise kocaman bir bir leğen. Leğen çamur dolu. Kadın meraklı gözlerle leğeni süzerken pazarlamacı bir anda fırlatmış leğeni evin içine…
Kadın feryat figan bağırmaya başlamış:
“Ne yaptın sen be adam! Nasıl temizlenir bunca pislik? Delimisin sen, belanı mı arıyorsun?”
Bizimki istifini hiç bozmadan gururla cevap vermiş:
“Çok kolay abla. İşte bununla! Bu elimde gördüğün, son model süpürge ile. Sen merak etme! Üstelik fiyatı da çok uygun.”
Kadın pazarlamacıyı dövdü dövecek. Bağırmaya başlamış:
“Nasıl merak etmeyeyim ulan? Bu evde elektrik yok!”
Her yerde sıkça dile getirdiğim birşey var. Geleneksel yöntemler ile pazarlama iletişimi yapan marka ve ajanslar; iş sosyal ağlara geldiği zaman temkinli davranmalı. Sahip oldukları birikimleri bu yeni mecralara aktarırken, doğru kişi ve kurumlar ile çalışmalı.
Pazarlama iletişiminin yazılı olmayan kuralları ile kurulan bu yeni düzende hangi evde elektrik olduğunu bilmenin tek yolu da bu. Bu nedenle gelecekte işini iyi yapan butik ajanslar ve sosyal ağları tanıyan kadrolar ayakta kalacak. Geri kalanlar eski günleri “mumla” arayacak.
Bir yanıt yazın