Tayyip’in vurduğu yerde Gül biter..

Beklenen oldu.
Sözde değil “özde”Cumhurbaşkanı adayı, Başbakan tarafından sonunda tüm ihtişamıyla ve gövde gösterisine dönüşen tavırlarla beyan edildi. “Ilımlı” islamın “ılımlı yüzü” Abdullah Gül sahte şaşkınlıklar içerisinde alkışlara boğuldu. Bütün eleştirilerden ve klişeleşmiş yergilerden önce sanırım hatırlanması gereken bir husus da çok önemliydi ki, o da demokrasinin varlığına olan bağlılığımızdır. Abdullah Gül ya da başka biri farketmez, biz istesek de istemesek de Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığını ve onu seçen bu Meclis’i kabullenmek zorundayız zaten. Erdoğan’ın başbakanlığını meşru saymakla başlayan bu süreçte alternatif bir yolumuz da kalmış değil.

Erdoğan Olsa Belki Çankaya’dan İndirirlerdi.
Güzel ülkemin yüce insanları ! Sanırım bir çok kişi şimdi de böyle düşünenler arasında yer alacaktır. Velhasıl, Erdoğan’ın izlediği siyaset takdire şayan. Bir yılı aşkın bir süre kendisi üzerine belli belirsiz çektiği bütün yıldırıcı eleştirilere göğüs germiş, sonunda da dediği gibi kamuyu şaşkına çeviren bir aday belirlemiştir. Bazıları Erdoğan Çankaya’dan aşağı diyerek, AKP’yi ve tabanını sindireceğini, askeri de eş zamanda dürterek Çankaya’nın kaderini sağlama bağlayacağını düşüne dursun, Başbakan kimseden çekinmediğini gösterircesine, çoktan seçmeli öss sorusu kıvamındaki denklemi nihayetlendirmiştir. Nasıl mı ? Denklem çok basit. Daha önce Cumhurbaşkanlığı ile adı anılanların da dediği gibi. 1 Koyup 3 Almaca. Yada 3’ün birine takılıp kalmaca gibi birşey aslında.

Eşitliğin bir tarafı Başbakanlık, diğer tarafı Cumhurbaşkanlığı diyelim. Şimdi bize öyle bir tepkime gerekli ki, yıllar boyu sürecek kadrolaşmaya ve AKP iktidarına zemin hazırlansın. Bunun için şüphesiz kadroda bulunan gelenekçi kökenli bir adet yedek lider, Cumhurbaşkanlığı için aday gösterilmek üzere bulundurulmak zorundadır. Böylece kimseden korkmuyoruz mesajı kamuya ve tabana iletilirken, gelenekçi ve eşi baş örtülü birinin aday gösterilmesi ile de ne kadar cesur bir politika güdüldüğü tabana gösterilecektir. Sonuçta Cumhurbaşkanlığı Milli Görüşe yar olurken, daha etkin bir konum olan Başbakanlık da AKP nezaretinde devam edecektir… Enfes !

Erdoğan’ın denklemi aslında bu kadarla bitmiyor. Asıl politika zihnin içerisinde gizlidir, çünkü Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olması demek aynı zamanda Erdoğan’ın AKP içerisindeki olası rakibinin de etkisiz hale gelmesi demektir. Yani Gül’ün adaylığı Erdoğan’ın kendi koltuğunu ilelebet sağlama alması anlamına geliyor. Bu da AKP içerisinde istikrar ve huzur demektir. Sanırım şu günlerde onlardan mutlusu yoktur.

Gelelim ABD’nin ılımlı islam dayatmalarının “baş”rol oyuncusu, Oscar Adayı First Lady’mize; kendisi başörtüsü ile üniversiteye giremedi diye Türkiye Cumhuriyeti’ni Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine şikayet etmiş, açtığı dava düşe yazınca da geri çekmiş birisidir. Yani kamu nezdinde ülkeyi küçük düşürmek olarak görülen ve en çok tepki alan davranışların hasını gerçekleştirmiştir. Bu nedenle kafalarda şüphesiz “ulan bunlara mı kaldık, ülke elden gidiyor” düşüncesi kuvvetlenecektir. Zaten Meclis, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı da AKP’ye geçince ivmelenecek olan kadrolaşmada göz önünde tutulursa, bizi yepyeni endişe ve kaygı günlerinin beklediğini söyleyebilirim. Tehlikeden daha beteri, tehlikenin korkusudur. Bu nedenle populist eylemler de devam edecektir şüphesiz.

Son olarak; sakın bu yazıda unuttum sanmayın. Asker’den bahsetmek için bizzat son kelamı bekledim, belki onlar da 80’lerden başlayarak görmezden geldikleri ve büyüttükleri “yeşil tehlikeyi” bir kalemde silmek için hep olduğu gibi “kadife eldivenin altındaki demir yumruğu” bekliyorlardır…

Comments (10)

  • c(h)evasays:

    25 Nisan 2007 at 12:26

    Köşke besmele çekilip girileceği günler yakındır……..tayyip’in gülünü köşkün bahçesine ektiler bi kere, umarım gül çabuk solar. Of ulen of …..sözü daha fazla uzatmayıp yorumu burda kesiyorum

  • cemsays:

    25 Nisan 2007 at 15:20

    güzel yazmışsın,tebrik ederim
    Dün bu haberi garip birşekilde öğrendim:
    Okulun kantindeyin, pilav üstü dönerimi aldım ek olarak kola isteyeceğim.Dialog
    -Abi bi kola versene
    -Abdullah Gül cumhurbaşkanı adayımış
    -??(ulan sorduk mu? kolamı ver) Hayırlı uğurlı olsun ne diyeyim( AÇIM )
    bir de Demirel paşamız şöyle buyurmuş:
    Cumhurbaşkanını halk seçmeliymiş. Ne o reis,seni halk mı seçmişti.Neşş
    son olarak birşey diyecem ama lan neyse lan bir şey demiyorum.

  • ozsays:

    25 Nisan 2007 at 20:46

    cem bey gibi ben de “gündemden kaçamayan adam” oldum. yeter yau! cumhurbaşkanının kim olduğu çok da umrumdaydı! aynı imf, aynı borçlar, aynı abd ve aynı abd’den alınmaya devam edilen silahlar, aynı “piyasalar” denilen öcü…

    baykal’dan da, ordu’dan da medet uman laik kardeşlerimin aklına şaşarım. o baykal değil miydi ertuğrul özkök’ün önünde süt dökmüş kediye dönüp de akp ile aynı ekonomik programı savunduğunu ekranlardan ilan ediveren. o ordu değil mi her daim abd’den silah almaya devam eden? oyak’tan bahsetmeye bile lüzum yok. nasıl da satılıyor ülkenin tüm bankaları birer birer…

    atatürk’ün bursa nutku diyorum başka da bişey demiyorum artık, çünkü söz bittiği yerde duruyoruz. bırakın bloglarınızın başında ahkam kesip durmayın. kimseye ve özellikle de halka ulaşmayacak potkallarınızı bırakın olduğu gibi. çıkın sokağa, girin kahvelere, camilere, mahalle meyhanelerine ve dolmuş kuyruklarına… çığlıklarınızı biraz da hayatın içinde atın.

    ve şimdi bu laflarım üzerine piyasalar ne tepki göstermiş onu öğreniyoruz, sendeyiz borsagül.

  • Yicitsays:

    25 Nisan 2007 at 20:52

    seni yerim demirci
    sokaklardan bahsettiğin adama gel sen hele. ( http://yicit.com/?p=45 )
    her bireyin söyleyecek bir sözü vardır muhakkak,
    benimkisi aşikar…
    Ulusal çizgiye kem gözlerle bakan, ordudan medet uman nesle de gider koyan.
    Kerkükte oyakmank, çankayada pervezmüşerrev…
    velhasıl kelam; istirham ederim :
    istemiyorsan zapla !
    hayatın içinde atılan çığlıkların asalaklığı ve senin şekilsiz sivilliyetler de aynı… belki de tam tersi olmalı ?
    evet.. oy vermek işe yarasaydı, bize oy verdirtmezlerdi.. bunu hep konuştuk
    Ama sokaklardan yazıya dönmüş bir adama ettiğin de ayıptır yahu. oturup kıçımı kritik edecek halim yok ya.

  • Cansays:

    26 Nisan 2007 at 11:23

    “İstemiyorsan zapla”!

    Evet istemiyorum, ama bütün yazılarını niye bilgi_iletişime yolluyorsun kardeş. Bir üniversitenin iletişim bölümünün haberleşme grubuna atılacak bir yazı olsa, bir iletişim/pazarlama vs vs blogun olsa tamam derim. Son pazarlama silahları üzerine yazı olsa, batmaz bu kadar.

    Bilgi_iletisim, hic bir yapıcı elestirici içermeyen, şu kaka bu kaka tarzı fikirler içeren, karşı olmak dışında bir içerik bulundurmayan bir politik duruşu olan blogunla zenginleşmeyecektir.

    Oz’un fikrine katılıyorum, birkaç milyonluk Türk internet kullanıcısının yüzde birine bile isabet etmeyecek bir blogdan bağırıp, sonra onu bize, bilgi_iletisime, “bakın ben ne yazdım” diye yollamak sadece komik.

  • Barış İnkayasays:

    26 Nisan 2007 at 12:28

    – Aklina bir fikir geldiginde buna guveniyorsan, hemen halka karis bunu anlatki, sen daha gucsuzken tecrubesizken kanini icsinler bitirsinler. Sen de o arada bir cikip bastirilan ayaklanma liderlerinden ol.

    – Ha eger antrenman yapmaya soyunursan, bunu kendi millete anlatma, hele hele ILETISIM okuyanlara/okumuslara hic. Iletisme onlarla.. Allah muhafaza gorus morus paylasirsin kotu olur.. Ne bilim, mesela git yabanci dil okuyanlara anlat. veya baska ulkelerden daha Turkiye nin yerini bilmeyip dilini arapca sanan insanlara falan anlat.

    – Baktin yaziyorsun ve anlatiyorsun derdini millete, hemen bi istatistik yap ve eger ulastigin rakam gozune ufak geliyorsa hemen vazgec. Ugrasma bosuna. Istersen bu kisimda cik kafani ezdir orda burda..

    – Son olarak da, bir tehlike sezsen bile, bunu meslek, konum, rutbe dinlemeden yayman gerektigini dusunsen bile, onlari mesgul etmemek icin bu tehlikeyi kendilerinin sezmis olmasini umid et.

    Ana fikir: Fikir paylasimi = kaka.

    Bravo.

  • Yicitsays:

    26 Nisan 2007 at 13:21

    Tüm yazılarımı bilgi iletişime yollamıyorum Can’ım..

    Sadece bana bugüne kadar politik içerikli gelen maillere itaf ettiğim 3 yazıyı yolladım bu güne kadar ki 50 den fazla yazım var..

    Misal;
    14 Nisan’da Miting Çağrısı yaparak inbox’ıma 20 tane mail gönderen arkadaşlara, biraz durumu ayıksınlar diyerekten 14 Nisanla ilgili 2 yazımı yollamıştım.

    Birde şimdiki tutumlarını merak ettiğim için bu yazıyı yolladım. Eğer iletişimciler arasında iletişemeyeceksek, reklamcılığın yanında medya eğitimi almış birisi olarak, sıçarım öyle mail grubuna..
    dahasını mail attım sana.

    Öte yandan beni eleştirmesini istediğim düzeyde 2 sevdiğim insanın , beni tam anlamı ile idrak edememiş olması garip gelsede, ben bu blog’u en başta kendimi geliştirmek için açtım. Bu yüzden lütfen böyle eleştirilerinizi bundan sonra da esirgemeyin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Press ESC to close