Artık suç değil, sevgi işleyin..

Polis teşkilatı 165. yılını “artık suç değil, sevgi işleyin” diyerek yurdun dört bir yanında kutladı. Ben bu sloganı ilk duyduğum andan itibaren anlayabilmiş değilim zaten. Kısaca her vatandaşın potansiyel bir fail, potansiyel bir suçlu olarak görüldüğünün beyanı niteliğinde çünkü.

Emir kiplerinin arkasına sığınarak topluma “suç işleme, sevgi işle” demek, aslında “her an tepenizdeyiz, akıllı olun” demektir ve demokratik bir toplum olmaya yolunda olduğu söylenen Türkiye’ye yakışmamaktadır.

Nitekim, Kuşadası’ndan gelen üzücü haber ile bu söylemin aslında ne kadar kuvvetli olduğunu gördük. Milliyet’te yayınlanan haber metni aynen şöyle: “Sivil polis yol ortasında şüphelinin alnına sıktı” Nasıl yani ? Peki Neden..

Şayet, çocuğun vurulduğu yerin hemen yanındaki dükkan sahibine göre gerçekler vahimin çok ötesinde:

Polis çocuğu tutmuştu. Önce ayağına doğru ateş etti. İsabet etmedi. Sonra başına namluyla vurdu. Polis olduğunu o anda bilmiyorduk, ‘Yapma’ diye yalvardık. Çocuğu yerden kaldırdı. Başına ateş etti. Altı yedi sivil polis şahitlik yapmamamız için bize gözdağı verdi…

Bu kadar da değil…

Tüm yaşananlar iki dakika içinde oldu. O çocuk pisi pisine vuruldu. Vurduktan sonra bize ‘155’i arayın gelsin’ dedi. Biz de kızdık. 155’i aradık. İki dakika içinde sivil ve diğer polis ekipleri geldi. Yerde bir bıçak vardı. Ama çocuktan düşüp düşmediğini görmedim. Diğer polisler, çocuğu vuran polisi apar topar ekip arabasına bindirerek götürdü. Çünkü buradaki halk vuran polisin üzerine yürümek istedi.

Valilik ise olayı bambaşka şekilde ele alıyor:

Hakkında ‘yakalama emri’ bulunan Tamaç, polis tarafından götürülmek isteyince bıçak çekti, yaşanan ardebedede polisin silanı ateş aldı.’

Bu kadar basit işte. Silah ateş aldı. Yani ortada bir suçlu varsa O polis değil, silah suçlu. Tıpkı trafik veya enflasyon canavarı gibi. Biz suçu hep birilerine atıp, aradan sıyrılan bir milletiz zaten.Hadi biz iletişimciler bu işi iyi biliriz. Peki toplum?

Şayet o görgü tanığı olmasaydı, biz bu haberi nasıl tartabilirdik ki?

Ya Festus Okey’ler, Metin Göktepe’ler onlara ne olmuştu? Gözaltında kaybolanlara, parkta içki içtiği için tekmelenerek öldürülen gence, dur ihtarına uymadığı için kurşun sıkılarak öldürülenlere? Onlar için de açıklamalar yapıldı, komisyonlar kuruldu, memurlar açığa alındı, gazetelerde yazılar yazıldı falan. Sonra…

Sonra bir başka ölümle hatırlandılar işte. Demek ki suç değil, sevgi işleyin demekle yada 3 saatlik diziler çekerek ideal olanı göstermelik olarak sunmakla iyi polis olunmuyor.

Malesef Türkiye’de adalet kolluk kuvvetlerinin tetiğinde, göstermelik olarak kurulan komisyonlarda ve gene öylesine açığa alınan memurların belinde can çekişiyor.

Not:
Tamaç’ın yere yığıldığı yerin yakınındaki Yay-Tun Et Galerisi’nin sahibi Mehmet Yaylacı’nın anlattıklarını okumak için burayı tıklayabilirsiniz. http://www.internethaber.com/polis-cocugu-alnindan-vurdu-244881h.htm

Comments (2)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Press ESC to close