CehaPe’den CHP’ye

31 Mart 2024 gecesi, henüz daha sandıklar bile açılmadan bir yazı kaleme almış ve yazımı şu şekilde bitirmiştim:


“Beğenelim yada beğenmeyelim, popülist bulalım veya bulmayalım. İmamoğlu Türkiye’nin siyaset sahnesindeki en büyük dehalardan biri olmaya aday ve görünen o ki RTE’den sonra tartışmasız doğal lider adayıdır.

Peki önümüzdeki süreçte neler yaşanacak? Gelecek 5 ila 10 yıl içinde başkanlık sürecine sancılı yollardan, siyasi yasaklardan ve hapishanelerden mi çıkılacak? Yoksa hayatın doğal akışında, sandığa ve milletin rızasına uygun bir uzlaşı ikliminde olması gerekenler mi olacak?

Süreç sanki 1989 – 1994 gibi değil mi?
Yaşayıp göreceğiz.”

(bkz. https://yicit.com/2024/03/31/yine-yeni-yeniden-turkiye)

Malesef yaşayıp görüyoruz. Görüyoruz ki İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesi, içeri atılması, CHP’li belediyelere kayyumların atanması derken, zor ve meşakkatli bir yoldan yürüyor Türkiye. Üstelik bir yandan da “Devlet” projesi olarak öne sürülen terörsüz Türkiye paradigmasını toplumla kucaklaştırma çabası varken, yılların düşmanını el uzatan ama işbirlikçisi olmakla suçladığı doğal rakibini de ötekileştirip zulm uygulayan bir akıl var. Herşey çok karışık. Kimse önünü göremiyor. Onlarca teori, kulis bilgisi, oyun planı her gün yazılıyor çiziliyor.

İyi de buraya nasıl geldik?

Bu ülke 70 yıldır karanlık bir tahakkümün altında. Aydınlık, eşitlik, özgürlük ve halk egemenliği talepleri; içeride faşizm, dışarıda emperyalizmle eziliyor. ABD emperyalizmi, 1945’ten itibaren bu topraklara yalnızca silahla değil; kültürle, para ile, medya ile, eğitimle ve siyasetle girdi. NATO üyeliğiyle, üs anlaşmalarıyla, örtülü operasyonlarla Türkiye’yi yalnızca askeri bir piyon değil, siyasi ve toplumsal olarak da bağımlı bir ülke hâline getirdi. Bu emperyalist tahakkümün yerli işbirlikçileri, sağ iktidarlar, dinci hareketler ve sermaye sınıfı, halkın bilinçlenmesini, örgütlenmesini, kendi kaderini tayin etmesini her dönemde bastırdı.

Aydınlar ya sürgün edildi ya katledildi. Devrimciler, azınlıklar, hak arayıcıları darağaçlarında boğuldu, işkencehanelerde kırıldı. Sol, “dış mihrak”, “vatan haini” gibi yaftalarla marjinalleştirildi. Ama bu planın en trajik kısmı şuydu: Kurucu parti olan CHP, bu büyük oyunu göremedi — ya da görmek istemedi. CHP, 1950 sonrası statükosunu korumak adına solu, sosyalistleri, devrimcileri, azınlıkları kendine tehdit olarak gördü.

12 Mart’ta, 12 Eylül’de, 90’larda, 2015 sonrası yeniden — her seferinde devrimciler hedef gösterildiğinde CHP sustu ya da yanlarında durmadı. Bu suskunluk, zamanla bir politik körlüğe dönüştü. CHP, devleti dönüştürmek yerine onun aygıtlarına dönüşmeye başladı. Soldan uzaklaştıkça halktan da koptu. Öyle ki bir dönem, emperyalizme “karşıyım” demek, Kemalizm’i “halkçılık”la buluşturmak dahi CHP için radikal görünmeye başladı. Kürt hareketine kayyumlar atanırken sessiz kalındı, Ergenekon sürecinde gösterilen “demokrat” duruş, sıra Selahattin Demirtaş’ın haklarını savunmaya gelince dokunulmazlıkların kaldırılması yönünde yukarı kaldırılan evet oylarına dönüştü.

Ve bugün geldiğimiz noktada: Sıra CHP’ye geldi. Yıllarca solun ve ezilen halkların üzerine bastılar, şimdi ise kendilerinin üstüne basılıyor. Solu bastırarak güç kazandıklarını sandılar, oysa zayıflattıkları kendi kökleriydi. Artık devletin içinde yedekledikleri bürokratik güçler yok. Artık medya arkalarında değil. Emperyalist odaklar onlara “makul muhalefet” dışında bir rol biçmiyor. CHP, yıllarca “düzeni rahatsız etmeme” politikasıyla kendini ayakta tutmaya çalıştı ama şimdi o düzen onu dışlıyor.

Buna rağmen bir kıpırdanma, bir “geç kalmış uyanış” yaşanıyor. Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu şahsında CHP tabanı, yıllar sonra ilk kez yeniden halkla temas kurmaya, sahici bir dille konuşmaya, umut olmaya çalışıyor. Bunu da mecburiyetten yapıyor. Zira halk da buna sahip çıkıyor. Çünkü insanlar artık nefes alamıyor; ekonomik çöküş, kadınların her gün öldürüldüğü, güçlünün hep kazandığı bir cezasızlık düzeni, gençliğin göçmek zorunda bırakıldığı bir çürüme düzeni karşısında hepimiz çaresiziz.

Bu çöküşün içinde, traji komik ama CHP bir “son isyan ruhu” taşıyor. Ancak bu da tek başına yeterli değil. Çünkü bu halkı direnişe kaldıran, ama ezilen hep ötekilerdi. İşkence görenler onlardı. Üniversitelerde sürülen, gözaltında kaybedilen, basınç altında örgütlenen, alanlarda coplanan hep sokaktaki gerçek muhalifler; devrimciler, geziciler, kürtler, ermeniler, savaş karşıtları, Cumartesi Anneleri ve diğerleriydi. Tüm bunlar olurken CHP sokağı hep görmezden geldi. Yine de bizler bugün, yılmadan, korkmadan, sıkılmadan, yerinmeden; yıllarca kapılarında bekletildiğimiz bu yapıya omuz oluyoruz.

Halkın umudu büyüsün diye, CHP’nin arkasındaki o yeni isyan damarına yol olmak dışında bir çare yok çünkü. Ama şunu da söylüyoruz: Bugün yaşadığınız beka sorunu, bizim yıllarca susturulmamızın bedelidir. CHP şimdi iki yolda birini seçmek zorunda: Ya geçmişin hatalarını aşar, halkla, sol ile, emekle, örgütlü toplumla sahici bir bağ kurar… Ya da yine aynı elitist çizgiye saparak tarihin kıyısına çekilir. İktidarın onları çekmeye çalıştığı “butlan” tuzak da burada.

Bizler, tam bağımsız ve demokratik, laik Türkiye’ye inanan; kimine göre devrimci, kimine göre romantik olarak adlandırılan hak savunucuları olan bağımsız vatandaşlar olarak, örgütlü veya örgütsüz; kimsenin yedeği değiliz. Ama halk için mücadele eden herkesin yanında olmaktan da geri durmayız.

Özgürlüğü, eşitliği, laikliği ve tam bağımsızlığı savunan her çabaya katkı sunarız. Çünkü bizim meselemiz sandık değil, sistemdir. Bizim derdimiz iktidar değil, gelecektir. Artık herkes biliyor: Bu düzen sürdürülemez.

Hem CHP için, hem bu ülkenin aydınlık yüzleri için ardında durduğumuz barikat bu son fırsattır. Ya halkın partisi olur, ya tarihin kenarında bir not. Sokaktan bildiriyorum: Halk da ilk defa başka bir CHP görüyor artık. Ekonomi bilmeyen, terör ile kolkola olan, başörtüsü ile derdi olan, elitisit Ce-Ha-Pe algısı yok oldu ve umut yeşerdi.

Küreselcilerin gazına kapılmadan bu umudu büyütmek lazım. Çünkü yol, hedeften önemlidir.
Yoldaşlık hepsinden önemli. Ya hep beraber, ya hiçbirimiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Press ESC to close