Haftalardır milleti “salak” yerine koyan fenerbahçe medyası ve çapulcu tahifesi, sporun idari kısmını en rezilinden icra ederken, gün geldi çattı ve yüzleşmekten kaçtıkları korkuları hortladı. Evet korkunun göbek adı Beşiktaş’tı.
Bir haftadır sürekli olarak, Beşiktaş’ın son maçında yapılan hakem hataları, Federasyon Başkanı ile Demirören arasındaki akrabağlık bağları derken, koca koca adamlar kaynanalar evindeki Semra Hanım’dan beter oldular.
Üstelik 7 yıllık federesyon geçmişinde, Ulusoy ile akrabalığı bulunan Demirören yönetimine Beşiktaş’a 1 şampiyonluk düşerken, fenerbahçeye 3 şampiyonluk düşmesi de düşünülmesi elzem bir hadise değil midir ?
Gelgelelim, alçak bir iletişim stratejisi ile rakibi ve hakemi baskı altına almaya çalışan fenerbahçe yönetimi, an itibari ile kendi kazdığı kuyunun dibindeki foseptik ile iştigal olmakta. Kendilerine bu yeni branşta başarılar diliyorum..
Şimdi önümüzde birisi lig, diğeri de kupa maçının rövanşı olan 2 müsabaka daha var. Bakalım kuyunun suyu kanaryayı temizlemeye yetecek mi ? Yoksa ben burada gene aynı tas aynı hamam demeye devam mı edeceğim ?
Öte yandan, kurumsal sapkınlık fenerbahçe için kalıcı bir tutum haline gelmişken, fenerbahçe yönetimine Beşiktaş İnönü Stadyumu girişinde takdim edilen beyaz çiçekler, Aziz Yıldırım ve kadrosunun bünyesinde bulunan karanlık tarafı biraz aydınlatmıştır umarım.
Comments (1)
Alen Markanyansays:
17 Nisan 2007 at 02:56Akraba edebiyatları ajite edilip piyasalar ağlama duvarına dönüşmek üzerineyken amcasızlıktan şikayet edenler onun kardeşiyle yetindi.
Babo-Bobooo! Neymiş efendim, Vedat Yüksel penaltılarını vermemişmiş de inanılmaz rahatsız olmuşlar. Sanki bu Vedat Yüksel değildi Kadıköy’deki ilk maçta İbrahim Üzülmez’e Jean Claude Van Damme gibi uçan tekme atan Lugano’yu görmemezlikten gelen. Sanki bu Vedat Yüksel değildi o aynı maçta Serdar Kurtuluş, Appiah’ı öldürmeye teşebbüsten mahkemeye verecekken duyarsız kalabilen.
Sonra büyük Beşiktaş başkanını hedef alıp, “Beşiktaş şampiyon olacak” söylemini ve diretmesini “Takıma olan inancı değil, sezon sonuna dair bazı şeyleri bildiğinin demecidir” diyerek ortamı gitar teli gibi germelerine ne demeli?
Sanki onlar değildi 101. yılımızda 5 puan öndeyken, “Bir kenara yazın 6. haftada lider olacağız” diyen. Ve oldular da.. Şimdi bize La Fontaine mi anlatmaktalar, Andersen’den mi bahsetmekteler çözemedim.
Ben Kemalettin Tuğcu severim. Hayatın içinden, yaşayarak, ezilerek, tırnağıyla, işiyle, 32 dişiyle gülerek, hep severek 10 numara bir hayat işçisini anlatır. Bir yürek dolusu ve kora kor. İşte çarşamba gecesi Beşiktaş camiası gitar teli gibi gerilmiş bu ortamdan bir “La minor” aldı. Masala karşı gerçek kesitler sunarak. Hayatın bir masal olmadığını, yaşanası her türlü güzelliğin yürek gücüyle olgunlaştığını hissederek tüm spor kamuoyuyla paylaştı.
İnsanların kanıyla beslenenlere inat, F.Bahçe yöneticilerine çiçek, tahrik üzerine tahrik yapıp küfür ve taşkınlık bekleyenlere terbiye dersi verdi. Aklıma gelmişken, sayın Mahmut Uslu.. Yanınızda Ali Şen gibi dünyadaki bütün ünlülerle kahvaltı yapan, yemek yiyen, dost ve arkadaş olabilen bir duayen varken, “amcamız yok” diye yakındığınız şeye bakın. Söyleyin Ali Şen’e… Hemen bir telefon… Alo! Sam Amca!