Bloomberg Businessweek Türkiye, benim için kanaat önderi demiş. Vay be… Gün gelecek Gatekeeper’da olacağım. Geçen seneye göre 450.000 gerileyen Alexa sıralamasının verdiği üzüntüyü böyle törpülerim ben de.
Şaka bir yana, çok güzel bir yazı paylaştı Onur Atahan benimle. İçinde Proximity İstanbul’un – Renault Fluence İletişimi ile ilgili görüşlerimin de yer aldığı, sosyal medyada ve blog yazarları eksenli bir yazı. İşin güzel tarafı yazıda bir iletişimci olarak değil, blogger olarak yer alıyor olmam.
Yazının tamamını okumak için sırasıyla aşağıdaki bağlantıları tıklayabilirsiniz.
1- http://www.twitpic.com/2fu3qy/full
2- http://www.twitpic.com/2fu3xw/full
Hazır konu açılmışken, bende bu konu ekseninde Kurumsal İtibara yönelik bir iki kelam edeyim bari..
Evet. Bloglar ve blog yazarları sosyal medyada önemli bir yere sahiptirler. Hatta bazı blog yazarları, ulaştıkları takipçi sayısı ve ürettikleri içerikler ile sosyal medyanın kanaat lideri konumuna gelmişlerdir. Bu blog yazarlarının ürettiği içerikler diğer blog yazarları tarafından da çoğaltılmakta ve çeşitli sosyal medya sitelerinde paylaşılmaktadır. Ayrıca, bloglarda yazılan içerikler ve içeriklere yazılan yorumlar, arama motorları tarafından kayıt altına alınmakta ve arama motorlarında gerçekleştirilen aramalarda, blog yazıları ön plana çıkmaktadır. Bu sayede blog içerikleri, kurum, marka veya ürün hakkında arama yapan internet kullanıcılarına doğrudan ulaşmaktadır. Bu sebeple, blog içeriklerinin ve içerik üreten blog yazarlarının kurumsal itibar açısından önemli bir unsur olduğunu söyleyebiliriz.
Öte yandan, yazıda belirtildiği gibi; kurum ile ilgili gelişen olumuz bir durum karşısında bloglarda kurumsal itibarı zedeleyebilecek herhangi bir içeriğin üretilmesini engellemek neredeyse imkansızdır. Fakat blog yazarları ile kurulacak olan yakın ve samimi ilişkiler, bu tarz bir riski ortadan kaldırmak adına yapılabilecek en doğru hamlelerin başında gelmektedir. Bu da doğal olarak kurum ile ilgili olumlu içeriklerin üretilmesini sağlamak adına, blog yazarları ile iletişimde olmayı gerektirir. Bazı aklı selimler bu amaç uğruna yapılanları dijital dilencilik olarak nitelendirse de, Ben Uğur Özmen’in “Kurallar Değişir, Kaideler Değişmez” vecizesine istinaden, bu yapılanın klasik halkla ilişkiler çalışmalarından bir farkı olduğunu düşünmediğimi belirteyim.
İşin her iki tarafında olan birisi olarak şunu çok iyi biliyorum ki, aslolan kişiyi mutlu etmektir. Ona marka ile ilgili güzel bir hatıra bırakmaktır. İşte siz o noktada kanaat liderinin zihnine olumlu bir algı bırakıyorsanız, ister blogger, ister köşe yazarı, ister devlet adamı olsun, gerisi geliyor.
Bu yüzden blog yazarlarının kurum veya marka ile kuracağı olumlu bir ilişkinin, kurumsal itibar açısından da önemli olduğunu ve kurumsal itibar yönetimi için blog mecrasını kullanmak isteyen kurumların, blog yazarları ile sürekli bir iletişim içerisinde olmaları gerektiğini söyleyebiliriz.
Değil mi?
Bir yanıt yazın