3. Nesil Sohbet Kültürü Periscope ve Gösteri Toplumu

Chat Odasından Yayın Odasına
Az gittik uz gittik dere tepe düz gittik. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde internetlerde çok şeyler değişti. Hatırladıkça mutlu olduğun mIRC’den Periscope’a uzanan bu günlere kolay gelmedik tabi.

Internetler Tarihi
Öncelikle bir erken dönem var. 96-2000 yılları. Bilen bilir. Gözlerim doluyor yazarken. Neyse. Sonra 2000-2004 yılları arası Web 2.0’ın yükselişi ve ardından 2004 – 2010 yılları arasında Facebook ile gelen sosyal ağların doğuşu. Ben buna sosyal medyanın romantik dönemi diyorum ki bu blog o dönemin şahididir.

Bir de “şimdi” var yaşadığmız. Sosyal ağların çokuluslu şirketler halini aldığı, internetin devletler tarafından terbiye edilmeye çalışıldığı, mobilin son kullanıcı tarafında hızla yükseldiği ve geleceği şekillendirek olan #InternetOfThings hadisesinin inşaa edildiği. 2020’li yıllarda hayatımızı yöneten cihazlara aşık olduğumuzda bu günleri de hatırlatacağım size. Atın FAV’a bekleyin. Neyse dönüyorum asıl mevzuya.

periscope - feature

ASL’nin Asaleti
Son 15 gündür Twitter’ın sunduğu canlı yayın temelli sohbet uygulaması Periscope’un rüzgarı esiyor. Erken dönem sohbet odalarında metin temelli ve kullanıcı isimlerinin ardına saklanılan bir dünya vardı. mIRC, ICQ hatta MSN’i bile buna dahil edebilirsiniz. Bu dönemin en temel tanışma ve yanaşma yöntemi “ASL” idi. Birbirimize “Age-Sex-Location” üçlemesinin kısaltması olan ASL sorguları göndererek yaşın kaç, cinsiyetin ne, nereden bağlanıyorsun gibi sorular sorma ihtiyacı duyuyorduk. Özet geçeyim şimdi Sex ve Location sormanın manası kalmadı. Oraya da geleceğiz.

“Arkadaşlık Siteleri”
Takip eden dönemde arkadaşlık siteleri ve sosyal ağlar ile nispeten daha gerçek ve doğrulanabilir ortamlarda görsellik işin içine girmeye başladı. Tanışmak ve kaynaşmak için klavye yetersiz kaldıkça işin görsellik boyutu önem kazandı. Bugün vazgeçilmezlerimiz olan Facebook’un etiketleme devrimi, Twitter’ın kendi fotoğraf servisini geliştirmesi falan aslında çok yakın zamanın teknlojileri. Ancak, ne olduğundan ziyare bu gelişmelerin işi nasıl etkilediği önemli. Zira; görsellik işin içine girdikçe ve internet kullanımı yaygınlaştıkça; her kullanıcı kendini daha cazip ve daha makbul olarak kabul ettirme çabasına girdi.

Gösteri Toplumuna Can Veren Ağlar
Aşağı yukarı aynı tüketim kültürüne endeksli hayatların “ben daha farklı ve daha popülerim” kaygılı paylaşım frekansları arasında sanki Debord’un 70’li yıllara damgasını vuran “Gösteri Toplumu” kuramı bir nevi kendini kanıtlar hale geldi. Elbette salt fotoğraf temelli paylaşımlarda kişisel hayatların olabildiğince renkli bir sunum halinde emtialaşması kolaydı. Sonuçta hiç varolmayan bir kültürel tüketimi görsel ile inşaa etmek; örneğin okunmayan bir kitabın görselini veya bir defa gidilen bir mekanı defalarca gidilmiş gibi resmetmek oldukça kolaylaştı. Peki ya sonra? Bu sürdürülebilir bir düzen mi gerçekten?

Yayınlayacağı renkli bir hayatı olmadığı için intihar eden ergen…
Şimdi bambaşka bir dönemin eşiğindeyiz. Bu eşik Vine’dan Snapchat’ten farkı olarak kullanıcılara hayatlarını gerçek zamanlı yayınlama ve bu yayını bir sohbet ortamına dönüştürme imkanı sunuyor. Elbette bu işin beraberinde getirdiği riskler ve oyunu yeniden kurgulayacak olan özellikle var. Bir kere, yaratılmak istenen gerçekliğin inşaası daha zahmetli. Fotoğraf kadar kolay bir reprodüksiyon imkanı yok. Doğal olarak beğenilmek ve takip edilmek için “renkli” bir hayata veya gerçekten “eğlenceli” ve “hazırcevap” bir kişiliğe sahip olmak büyük avantaj. Bu durum elbette bir kırılma yaşatacak. Sonuçta, yayınlayacağı eğlenceli ve renkli bir hayatı olmadığı için blu çağında depresyona gark olmuş çok fazla vakanın yaşanması içten bile değil…

Peki şu anda neler oluyor?
Periscope’ta geçirdiğim iki hafta boyunca gözlemlediğim kadarıyla bu yeni mecrayı hızla tüketen ve erken adapte olanların başında  “Liseli” tayfa var. Bu tayfayı takiben üniversite öğrencileri çoğunlukta. Kullanıcıların büyük kısmı erkek olmakla birlikte, yayıncıların çok büyük kısmı kızlardan oluşmakta. Kesinlikle 16-22 yaş aralığı çok baskın. Öte yandan belki biraz da beni haklı çıkarır bir netice olacak ama; gördüğüm kadarıyla özel okulda okuyan, arabası olan, pahalı zevklere sahip kişilerin hayatları daha fazla ilgi çekiyor. Gerçi burada bir görecelilik kavramı var. Herkes nispeten kendinden daha iyi yaşadığını düşündüğü veya arzuladığı hayata en yakın gördüğü kişileri daha yakından takip ediyor. Bunun taşıdığı riskleri tahmin ediyorum sizler de düşünmektesiniz. Farklı kırılmalar ve edinimlere gebe bir hadise var karşımızda.

Ünlüler ve Fenomenler
Net söyleyeyim. Bu fenomen hadisesine inanmıyorum ben. Ama kolay anlaşılsın diye yazmak istedim. Kişi ünlüyse ünlüdür. Bu işin az ünlüsü, çok ünlüsü olmaz. Neyse. Twitter’da ve Vine’da çok takipçisi olan popüler kullanıcılar Periscope’da şansını deniyor. Öte yandan mecra kendi popülerlerini yaratmaya başladı ancak ünlülerin de buraya girişi hızlı oldu. Demek Akalın en bodoslama girenlerden biri. Diğerlerini de göreceğiz.

İstismar
Bir de şunları söylemekte fayda var. Bir çok kullanıcı okullarında, evlerinde, sosyal çevrelerinde yaptıkları yayınlarla kendilerine dair çok fazla bilgiyi açık ediyorlar. Buna bir de sohbet ortamının getirdiği soru-cevap kültürünün kattıkları var. Geçen gün dayanamadım. Bir sohbete müdahale ettim. Zira yayındaki genç kız tüm saflığı ile adını, soyadını, yaşını, anne adını, memleketini, okulunu, oturduğu yeri, Instagram adresini ve kim bilir ben yayın odasına girmeden daha hangi bilgileri paylaştı. Bu yaptığına inanın aklım ermedi. İster istemez Özge Can geliyor aklıma. Kadına karşı bu kadar zalim olan bir toplumda, özellikle gençlerin daha dikkatli olmasında fayda var. Sanıyorum bir süre de bunun için bilinç oluşturmak gerekli. Umarım bu yazıyı okuyan gençler de çıkar. Zira kadın erkek farketmez, kişisel verilerin bu denli açık edilmesi, her anlamda kötü niyetli insanların emellerine erişmesine kaynak oluşturuyor.

Alternatif Kullanım Alanları
Vatandaş Gazeteciliği için bir çığır olduğu aşikar. Zaten benzer örnekleri yani canlı yayın imkanı veren yapıların toplumsal olaylarda ne kadar güzellik sağladığını bizde milletçe yaşadık gördük. Şimdi daha erişilebilir bir hal aldı bu iş. Öte yandan pazarlama iletişimi açısından da gerek etkinlik yönetimlerinde, gerek lansmanlarda gerekse yeni dijital kampanyalarda önümüzdeki dönem sıkça rastlayacağımızı düşünüyorum. Ama benim asıl merak ettiğim, şu önümüzdeki iki ay. Bakalım seçimlere yaklaştıkça neler olacak? Herhangi bir parti, mitingde bu deneyimi sorgulaycak mı? Veya sandık başında sayım yapan gözetmenler oyları korumak için kitle desteği arkasına alıp, canlı yayın yapacak mı? En çok bunu merak ediyorum. Oyuna sahip çık platformları bunu ivedilikle düşünmeli.

Devamı Gelecek..

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Press ESC to close